VODAFONE 40.İSTANBUL MARATONU


   Bu yıl çok istememe rağmen ilk maraton koşma heyecanımı Runatolia'da gerçekleştirememiştim. O dönem İznik Ultra'ya hazırlandığım için uzun mesafe antremanım da vardı. Ancak Runatolia'da 10k koşmuştum. Bu yıl bacaklarıma hazır o kadar km yüklemişken maraton koşmam kaçınılmazdı. 20 Ekim'de Kapadokya'da koştuktan sonra patikada sadece bir antreman yapıp, tamamen asfaltta koşarak kendimce maratona hazırlandım.

     Daha önce asfaltta en fazla yarı maraton koştuğum için bazı çekincelerim vardı. Patikada koşmak ve asfaltta koşmak arasında çok fark var. Patika sizi çok fazla yormuyor. Asfaltta vücudunuz daha fazla tepkiye maruz kalıyor ve daha çabuk yoruluyorsunuz.


         Yarış sabahı Yapı Kredi Atletizm takımı olarak Koç Topluluğu Spor Kulübü korusunda toplandık. Burada Holding'in diğer şirketlerinden de gelen sporcular vardı. Sporcular için güzel bir kahvaltı hazırlanmıştı ama ben rutinimin dışına çıkmak istemedim ve her antreman ve yarış öncesi olduğu gibi 1,5 saat önce yine fıstık ezmeli kepek (ya da tahıllı) ekmeğimi ve muzumu yedim. Bunun dışına çok çıkmamak lazım. Vücut nasıl alışıksa öyle devam etmekte fayda var. 

          Fotoğraf çekimlerinden ve stresi dağıtmak için yapılan sohbet ve şakalaşmaların ardından toplu ısınma yapıldı. Yarıştan 3-4 gün önce içmeye başladığım magnezyumu da aldıktan sonra artık yola çıkmaya hazırdım. Koru, start alanına çok yakın olduğundan İstanbul Maratonu öncesi burada toplanmak iyi oluyor. 

           Eşya otobüslerinin hareket etmesine 30 dk kala korudan çıktık ve alana doğru yürümeye başladık. Evet, bu ana kadar bana şaka gibi gelen maraton koşmama artık az bir süre kalmıştı ve yavaş yavaş ben de olayın farkına varmaya başlamıştım. Alanın her zaman olduğu gibi yine kalabalık olması, insanların tuvalet sırası beklemesi, maraton otobüslerinin en önde olmaları nedeniyle kalabalığı yara yara otobüslere ulaşmaya çalıştık. 5 dk kala otobüse eşyalarımı verebildim. Bir gün kesin çanta elimde kalacak ve çantayla koşmak durumunda kalacağım. Çanta tesliminden sonra maraton startına doğru Ercan abiyle ilerledik. Henüz tam ısınmamıştık ve biraz streching yaparak son hazırlıklarımızı tamamladık.

             Saat tam 09.00'da start verildi. Köprüyü 6 paceler civarında rahat bir şekilde geçtik. Maraton koşanlar arasında fotoğraf çekmek için duranlar, kahvaltı edenler pek fazla olmadığı için çok kalabalığa kalmadık. En rahat köprü geçişlerimden biriydi. Barbaros Yokuşu'ndan inerken ilk cheer zone'da müzikle beraber iyice havaya girdik. Halen plan dahilinde gidiyorduk.

              Beşiktaş'a indiğimizde ilk istasyonu pas geçip su almadım ama hurma yemeyi ihmal etmedim. Bu sırada 10 ve 15 k cılar da parkura başladığından yavaş yavaş kalabalık artmaya başladı. Galata Köprüsüne geldiğimizde 10 k cılar finiş görürken biz her yıl olduğu gibi fotoğrafçılara poz verme telaşındaydık. Köprünün çıkışında Metin abi bizi yakaladı ve selamlaştık. Biraz ileride de Ersin'i gördük. Sahil yolundaki istasyonlardan su ihtiyacımızı karşılayarak 15 k yı bulduk. Artık parkur sadece maratona kalmıştı.  Önümüzde 10 km lik bir yol vardı ve bu yolu gidip dönecektik. 5.50 pacelerde koşuyorduk. Biz dönüşe gelmeden hızlı olanlar artık yolu dönmeye başlamıştı. Dönenler arasında neredeyse #AydosZirvedekiler ekibimden herkesi gördüm. Hepsi iyi gidiyordu. 25 k'dan dönüş yaptıktan sonra tempomuz gayet iyi gidiyordu. 
                   
         Yarıştan önceki planım 6 civarı pacelerde 25k koşup, sonra güçlü hissedersem 5.50 pacelerde finişe kadar gitmekti. Parkur bir iki yer dışında tamamen düz olduğu için uygulanabilir bir plandı. Yarış öncesi iki korkum; Ataköy'den dönüş sonrası rüzgarla karşılaşmak ve Gülhane yokuşunda zorlanmaktı. Nabız bandı sürekli kaydığından onunla uğraşmamak için takmadım ama artık bir yerden sonra bant takmasanız da kaç nabız koştuğunuzu tahmin edebiliyorsunuz. Muhtemelen 150 nabız civarı koşuyordum.  



      27 km'de Ercan abi yavaşlayacağını, nabzının yükseldiğini, yürüyeceğini söyledi. Yavaş tempoda koşsa onunla kalacaktım ama yürümek için henüz o kadar yorulmamıştım ve bana kendisi de gitmemi söyleyince tempomu bozmadan koşmaya devam ettim. Bu arada yavaş yavaş yürüyenleri ve temposu düşenleri görüyordum. Tekrar sahil yoluna inince biraz rüzgar şiddetini arttırdı ve rüzgara karşı yorulmaya başladığımı hissettim. 30 km'deki su istasyonunda sıvı aldıktan sonra ilk kez yorgunluk nedeniyle 6 pace'in üzerine çıktım. 2,5 km deki istasyonda sıvı aldıktan sonra durup streching yaptım. Biraz daha nefeslenip tekrar koşmaya başladım. Bacaklarımın artık iyice yorulduğunu hissettiğim anlarda 2-3 defa yürüdüm. Buralarda pacelerim 8-9 civarına düştü.  Buralarda bazı koşu gruplarının oluşturduğu cheer zone'larda verilen destekle tekrar koşmaya başladım. 40 km bittikten sonra önümde kısa bir sahil şeridi ve Gülhane Parkı kalmıştı. Tam Gülhane'ye dönerken köşede oturan Özcan Bey'i gördüm. Onu görmesem kesin Gülhane'yi yürüyerek çıkardım eminim. Garip bir şekilde, yanıma gelip benimle koşunca bacaklarıma bir güç geldi ve onunla koşmaya başladım. Bu arada telefonu çıkarıp beni konuşturdu ve farkında olmadan o yokuşu rahat bir şekilde koşuyordum. Beni ileride bıraktı ve Gülhane'nin düz kısmında fotoğrafçılara poz vererek, parkın çıkışından sola dönerek tramvay yolundan son km'lere geldim. Buradaki eğim bacaklarımı hiç yormadı. Burada sağlam bir kalabalık vardı. Onların destekleriyle son km de epey bir sporcuyu geçtiğimi sanıyorum. Ama onları geçmek için değil artık sadece finişe ulaşmak için koşuyordum. Finiş takını gördükten sonra gözlüğümü çıkarıp, başıma taktım ve kollarımı açarak ilk maratonumu tamamlamanın tadını çıkardım.



    Yarış içinde bir daha maraton koşmayacağıma dair kendi kendime düşüncelerle mücadele ederken, yarış sonu seneye tekrar bu yarışı koşmanın hayali içindeydim. Hedeflediğim sürenin üzerinde bir sürede yarışı bitirsem de yarış içinde ilk 30 k kendimce çok iyi bir yarış koştuğumu düşünüyorum. 30 k dan sonra iniş çıkışlar yaşadım tabi. Hem ilk maraton için iyi bir tecrübe yaşamış oldum, hem de yarışa hazırlıkla ilgili önemli dersler çıkarmış oldum. Maratona hazırlanmak için mutlaka asfaltta daha fazla antreman yapmak gerekiyor. Patika sizi bir yere kadar götürüyor ama asfalt tecrübesi daha farklı. Mutlaka 30-32 k civarı asfaltta 3-4 defa uzun antreman yapmanız şart. Yoksa bir yerden sonra 'duvar'a çarpabiliyorsunuz.
     
      İlk maratonu tamamladığıma göre tempoyu biraz düşürüp, İznik Ultra'da 55k koşmak için hazırlıklara başlama zamanı!

Yorumlar