İZNİK ULTRA NARLICA DAĞ MARATONU 55K

Bu kadar zor olacağını düşünmemiştim. Bu cümle bile yarışta yaşadıklarımı anlatmaya yeter 😀

Sene başında yarış planlamamı yaparken uzun vadede UTMB OCC'yi hedeflediğim için gözüme 3 ITRA puanı veren yarışları kestirmiştim. Hem İstanbul'a yakın olması, hem geçtiğimiz yıldan parkuru biraz tanımam, hem de takvim itibariyle yeri elverişli olduğu için İznik Ultra'yı ilk yarış olarak yazdım. Geçtiğimiz yıl bu yarışta 30k koşmuştum. Ultra maraton sayılmasa da benim için ilk uzun soluklu trail yarışımdı.

Aydos Zirvedekiler'den birçok kişi de İznik'i takvimlerine aldılar. 160k hariç tüm mesafelerde ekipten bireysel olarak biri mutlaka kayıtlıydı. 160k'da ise relay koşacak Paşalar var 😀 Ekipte en popüler parkur 90k!

Ekip hazır
Aralık'tan bu yana hep antreman programlarımızı ve aralarda koştuğumuz yarışları İznik'e göre yaptık. Uzun antremanlarımızı Çekmeköy'de yaptık. Antreman döneminin çok verimli geçtiğini düşünüyordum. Mesela Çekmeköy'de yarışa 5 hafta kala koştuğumuz 36k antremanında kendimi çok iyi hissetmiştim. Buna güverenerek, İznik'i de çok fazla zorlanmadan tahminen 7 saat, bilemedin 7 saat 15 dk. civarı bitirebileceğimi sanıyordum ki yanılmışım 😀

Çinili Saat Kulesi
Geçen yıl olduğu gibi İznik'e günübirlik gidecektim. Ekipte konaklama yapmayan tek kişi benim sanırım. Çok iddialı olmayınca yarışlara günübirlik gidebiliyorsunuz. Kürsü seremonileri genelde yarıştan bir gün sonra oluyor. Kürsü gibi bir derdim olmadığı için ertesi gün kalmama gerek kalmıyor 😀😀 Tabi yorgun argın dönüş yolunu çekmeyi de düşünmek lazım.

Cumartesi sabahı 04.30 gibi uyandım. 05.00 gibi de yola annemlerle çıktık. Yakın çevredeki yarışlara genelde ailemle gidiyorum. Ben yarışırken onlar da etrafı geziyorlar. Hatta artık onlar benim için yarış seçmeye başladılar. "Bursa'yı gezmek istiyoruz. Yarış falan yok mu oralarda?" gibi sorularla karşılaşıyorum 😀

Ekipçe 10 gündür hava durumunu takip ediyorduk ve sürekli yağmur gösteriyordu İznik'te. Can sıkıcı bir durum bu. Yarış 1-2 saat olsa kabul edilebilir ama 7-8 saat sürecek bir yarışta ıslak ıslak koşmak, dahası ıslak zeminde ve çamur içinde yarışmak çok hoş bir durum olmayacaktı. Defalarca Geyik'te de çamur içinde koştum ama bu ultra maraton, Geyik'e falan benzemeyeceği kesin!

İznik'e varır varmaz 90k için transfer minibüslerine doğru yürüyen Ercan abi, Remsi abi ve Burak abi'yi gördüm. Tanıdık birilerini görmek her zaman iyidir. Daha sonra yarış kitimi almaya belediye meydanına doğru yürüdüm. Malzemelere tek tek baktılar. Yanıma biraz daha yiyecek almamı söyledi kontrolleri yapan hanımefendi. Zaten malzemeleri organizasyon komitesi bakacak diye değil, yarışta lazım olacak diye eksiksiz ve çalışır durumda taşımak lazım. Yarışın neresinde ne olacağı, hangi malzemeye ihtiyacınız olacağı belli olmuyor. Malzeme kontrolü ve kit tesliminden sonra, 500 m ilerideki okuldan t-shirtimi teslim aldım. Bu seneki t-shirt yeşil renkli ve oldukça güzel!
                                                                                                   160k koşucuları startı beklerken
Saat henüz erken olduğundan, geçen yıl da kahvaltı yapmış olduğumuz Seyir Cafe'ye gittik. Yarışa daha 2,5 saat vardı. Bu yüzden kahvaltıyı ağırdan aldım. Parkurda enerji verecek ne varsa yedim. Saat 09.00'a doğru cafeden çıktık ve giyinmeye gittim. Eşyalarımı tekrar kontrol ettim. 09.30'da transfer servisleri kalkacaktı. Servislere doğru giderken saat kulesinin önünde 1-2 poz fotoğraf çektik. Servislere yöneldiğimizde ekipten Arzu, Esra, Kemal abi, Tolga abi ve Baki abi'yi gördüm. Kemal abi hariç biz 55k koşacağız. Tolga abi ve Kemal abi gece 160k takım yarışında koştu. Onlardan parkurla ilgili son tüyoları aldık. Şu an onların yerinde olmayı çok isterdim. Yarışı bitirmiş, kafa rahat, stres yok, ne güzel 😀

Startı bekliyoruz
Bizimkilerle vedalaştım ve servise bindik. Önümüzde 20-25 dk. bir yolumuz var. Araçla Narlıca'ya gideceğiz ve daha sonra oradan koşarak tekrar finiş noktasına geri döneceğiz. Narlıca'ya giderken aralarda yağan yağmur biraz keyfimi kaçırsa da, Narlıca'ya vardığımızda hava güneşliydi. Servisten indiğimizde havadan mı yarış heyecanından mıdır bilmem, üşüdüm, eldiven ve yağmurluğumu giydim. Yarışın sonuna kadar da çıkarmadım.

10.30'da start alanında tüm koşucular hazırlandı ve start verildi. Starttan hemen sonra dar bir patikaya girildiği için buradaki yoğunluğu azaltma adına organizasyon starttan sonra koşucuları köy içinde bir tur attırdı ve parkur yaklaşık 800 m. daha uzadı. Startla beraber önlerde olmaya çalıştım çünkü hem dar patikada geride kalmak istemiyordum hem de iple inilecek yerler olacaktı ve buralarda arkalarda kalırsam vakit kaybedebilirdim. Bu yüzden nabzımı yükseltmek pahasına hızlı çıktım startla birlikte. Köy içinde turu atarken halkın bizi alkışlaması ve selamlamaları çok güzeldi. Patikaya girdikten sonra hemen yokuş başladı ve yürümeye başladık. Kısa bir yokuş sonrası iniş başladı ve dar patikalarda bitki örtüsünün de yoğun olduğu -ki şortla koştuğum için bacaklarım bayağı çizilmiş- yollarda koşmaya devam ettik. Halatla inilen yerlerde çok fazla vakit kaybetmeden önümdekileri takip ettim. 3.km de öndekilerle aramdaki mesafe açıldı. Arkamdakilerle olan mesafeyi de ben açtım ve yaklaşık 30 dk kadar tek başıma ilerledim. Henüz yağmur yoktu. Yükseldiğimizde göl manzarası vardı ama yarışın heyecanından ve dar yollarda dikkatli olmam gerektiğinden etrafı pek seyredemiyordum. Fotoğraf bile çok fazla çekemedim. 

Müşküle'deki 1.CP'ye kadar tırmanmaya devam ettik. Arada ufak inişler de vardı. Yerler önceden yağan yağmurun etkisiyle çamur içindeydi. Çalılar ve ağaçlar yoğun olduğu için güneş de pek kurutmamıştı toprak zemini. Bu yüzden oldukça kaygandı. Parkurun bu kısımlarında sol tarafımızda akan bir dere vardı. Görünmüyordu ama sesinden bir dere olduğu anlaşılıyordu. İleride karşıya geçmemiz gerektiğinden üzerinden yolun diğer kısmına geçtik. Burada yol biraz rahatlayınca hem nefes almak hem de biraz yarış sonrası hatıra kalsın diye video çektim. Sonunda Müşküle'ye vardım. 1.CP'de sadece su vardı. Bir iki km.dir sol baş parmağımı rahatsız eden taş parçasını çıkartmak için ayakkabımı çıkardım. CP'ye yaklaşırken başlayan yağmur, CP'den çıktığımda biraz daha arttı ve yağmurda ilerlemeye devam ettim. Yarış öncesi en çok korktuğum bölüm 1.ve 2.CP yani Müşküle ve Süleymaniye arasındaki kısımdı. Burada yaklaşık 10 km.de 600 m. lik bir tırmanış vardı ve göründüğünden daha zordu. Bu bölümde Aykut Hoca'yı (Çelikbaş) gördüm. Araçla çamura saplanmışlardı ve ilerleyemiyorlardı, selam verip devam ettim. Bu arada ayakkabılarım altında bayağı bir çamur birikmişti. Arada durup temizliyordum ama ilk adımda yine çamura batıyordum. Faruk Hoca'nın yönlendirmesiyle aldığım Salomon Slab Wings 8 ayakkabılardan çok memnun kaldım. Tırnaklarından sorunlu biri olarak bu ayakkabıyla o zeminde ne bir tırnak problemi yaşadım, ne de düştüm. Kaydığım yerler olsa da ayakkabının ayağımı kavraması oldukça iyiydi. Aslında hava şartları kötü olunca Speedcrosslar ile koşsam mı diye de düşünmüştüm ama daha önce hiç bu ayakkabılarla koşmadığım için risk almak istemedim.

Parkura dönersek, çoğunlukla yürüyerek, çamurlu bölümü geçtim. Çamurlu bölümün ardından dik bir tırmanış daha vardı. Burada ilerlemek daha kolaydı ama bu kez de kar yağmaya başladı. Tekrar yürümeye başladım. Biraz önümde Baki abi vardı. CP'ye doğru iniş bir bölüm vardı ama çamur nedeniyle bu kısımda da çok hızlı olamadım. Hafif sis nedeniyle yol işaretlemelerini de görmekte zorlanıyordum. Bu şartlarda 2.CP'ye yani Süleymaniye'ye ulaştım. CP istasyonu köyün kahvehanesiydi ve içeride soba yanıyordu. Bir iki dilim portakal yedim ve azalan suyumu doldurdum. Burada eli ciddi şekilde şişen bir koşucunun yarışmayı bırakmak zorunda kaldığı anlara şahitlik ettim. CP'de Serhat'ı gördüm. Arkamızdan Baki abi ve Esra da CP'ye geldiler. Esra'ya 4. gittiğini söyledim. Kürsü kokusunu aldı sanırım, CP'de çok fazla vakit harcamadan hemen çıktı 😀

İznik Gölü manzaralı tırmanış (ayakkabımdaki çamura dikkat)
CP'de soba yandığı için ısınan vücudum tekrar parkura dönünce biraz üşüdü ama hemen adapte oldum. CP'den Serhat ve Baki abiyle beraber çıktık. CP'den çıkış sonrası hemen yokuş başladığından burada biraz tempo yaptım ve onlardan ayrıldım. Ama arkamda halen görebiliyordum onları. Serhat'la arkadaşı tekrar arkamdan geldiler ve bir süre onlarla gittikten sonra yine onlardan ayrıldım. Buradan traktörlerin girdiği ve kalın lastikleriyle derin çamur olukları açtığı bir yola girdik. Bu bölümde yine sol ayağıma küçük bir taş parçası girdi. Ayakkabının bağcık kilidinde çamur biriktiği için kilidi açamadım ve 3-4 dk. ayakkabıyla cebelleştim. Topuğumdan tutup, ayakkabıyı çekerek çıkartmaya çalışıyordum ama bu kez de bacaklarım çok yorgun olduğu için, sol calfıma az daha kramp girecekti. Arkadan yetişen Serhat'ın yardımıyla ayakkabıyı çıkarttım ve yola devam ettim.  3.CP'ye Derbent'e doğru giden yol inişli çıkışlıydı. Yarışta toplam 1800 m. irtifa kazanımı olduğu yazılıydı. 2.CP'ye kadar 1200 m. civarı tırmanmıştık. Buradan sonra yarışın daha kolay olacağını düşünüyordum. 

Yarışın henüz başı, ayakkabılarım tertemiz
3.CP'ye ilerlerken 30.km'ye doğru parkurun 30k parkuruyla kesiştiği yerde hem 30k parkurun işaretleri hem de bizim parkurun işaretleri olduğu için arada kaldım ve az daha 30k parkuruna dönecektim.  Hatta önümde koşan sporcuya yanlış yöne gidiyorsun diye bağırdım ama duymadı beni. İyi ki de duymamış, doğru yöne koşuyormuş kendisi 😀 Sonra geçen yıl 30k parkurunu koşmuş olduğumdan parkur tanıdık geldi ve ileriye doğru bakınca bizim parkurun işaretlemelerini de farkettim, aşağı dönmeyerek ileri devam ettim. Burada yanılıp, 30k parkuruna dönüp, rotadan çıkanlar olmuş. Gece koşanlar özellikle sarı işaretlemelerin yetersiz olduğunu söylediler ve gözükmediğinden yakındılar. Bazı yerlerde turuncu işaretlerin de fazla aralıklı asıldığını söyleyebilirim. 1-2 noktada ben de işareti bulamayıp, farklı yerlere sapar gibi oldum. Bu konuda organizasyonu biraz eleştirebilirim!

3.CP Derbent 35.km'de idi. CP'ye yaklaşırken Eker Ayran'ın tabelalarını gördüm. CP'de pilav ve ayran olduğu yazılıydı. Sıcak bir şeyler yemek, daha ne isterim şu an bilmiyorum 😀

İpli iniş vardı tamam ama merdiven parkurla ilgili bir detay değil :)
CP'ye girdim. Portakal, peynir ve tuzlu kraker takviyesi yaptım. Bir kaşık pilav ve ayranla da midemi çok şişirmeden enerji depoladım. Bu yiyecekler sanırım beni finişe kadar taşıyacak, arada sadece su içerim diye düşünüyorum. Benden sonra Serhat, Baki abi ve Esra da CP'ye geldiler. CP'de bir fotoğraf alıp, devam ettim. CP'de Bakiye Hoca'yı da görmek güzeldi. Bir sonraki CP Çamdibi 51.km. Yarıştan önce burayı direkt geçerim diye planlamıştım. Bakalım durum ne gösterecek!

Çamdibi'ne kadar 1700 m. civarı tırmandık. Geçen yıl biz bu CP'den geçerken 20k'cılar buradan start almıştı. Bu kez pek kimse yoktu. Curcuna da yoktu. Yokuş aşağı inmeye başladık. Bir alt geçitten geçtik, alt geçit dere geçişi gibiydi, tamamen su dolmuştu. Sağ tarafta kuru bir kısım kalmıştı. Oradan koştum ve geçitten sonra sola dönüp biraz daha yükselmeye başladık. Bu sırada kadınlarda 3.giden koşucu arkadaşla bir süre koştuk. 3. gittiği için o daha motiveydi ve yokuşta ben yürürken o koştu, beni ardında bıraktı. Biraz önümde de kadınların 2.giden sporcusu vardı. Toplam 1800 m. tırmanış olduğunu bildiğim için herhalde burası son yokuştur, burada da 100 m. irtifa alsak, bundan sonrası iniş olsa gerek diye düşünmeye başladım. Bu kısımdaki yol topraktı ve iniş çıkışlıydı. Burayı iyi geçtim. 3-4 kişiyi ardımda bıraktım. Ova gibi bir yere geldim. Biraz ileride otlayan bir sürü vardı. Sürü demek çoban köpeği demek diye düşünmeye kalmadan 200 m ilerimde 2 tane çoban köpeğini farkettim. Patikada koşarken en tırstığım şeyler; köyden ya da tek bir evin olduğu yerden geçmek -ki genellikle buralarda köpek olur- ve otlayan bir koyun sürüsüyle karşılaşmak -ki sürünün yanında bir çoban köpeği olur- Hemen yavaşladım ve durdum. Hatta geriye doğru biraz da gittim sanırım. Onlar da uzak olmama rağmen beni farkettiler. Çoban durumu anladı, bana geç gibilerinden bir işaret yaptı ama köpekler havlamaya başlamıştı. Bu arada arkamdan gelen 2 koşucu "gel, biz de 2 kişiyiz, 3 kişi olduk, onlardan fazlayız, o tarafa bakmadan koşalım" dediler ve onlara katılıp, bu kısmı sorunsuz geçtim 😀

Yarış boyu turuncu parkur işaretlerini takip ettik
Buradan sonra anayola çıkıp, bir süre yokuş aşağı koşmaya devam ettik ve soldan tekrar patikaya girdik. Burada yol iyice inmeye başladı. Son dik inişe geliyoruz sanırım. 42 km. yi devirmiştim. Birazdan hayatımın en uzun mesafesini koşmuş olacağım. 

8.5 saat sonra finişe gelebildim
Arkada Esra'yı gördüm. Yetişti bana ve bir süre beraber gittik. İniş başladığında quadricepslerim yanmaya başladı. Sanırım kuvvet antremanı yapmamanın cezasını çekiyorum şu an. Köpekli bölgeden beraber geçtiğimiz iki koşucu ve Esra hızlandılar, beni geçtiler. Yol biraz düzeldiğinde Baki abi beni yakaladı ve geçti, ona da yetişemedim. Bu arada parkurun bazı bölümlerinde 30k koşucularını geçiyorum. Geçerken selam verip, selam alıyorum. Biraz sonra ben yürümeye başlayınca, onlar beni geçiyor. Bu döngü böyle devam ediyor.

Neyse ki yokuş aşağı bölüm bitti. Garmin'i kontrol ettiğimde 2000 m irtifa olduğunu gördüm. Saat yanlış ölçmediyse organizasyonun vermiş olduğu irtifa bilgisi fos çıktı. 

Finiş anı
Geçen yıl bu uzun inişten sonra asfalt bir yola çıkmış ve upuzun bu asfalt yolda yaklaşık 7-8 km. ilerleyip finiş yapmıştık. O kısım bana ömür törpüsü gibi gelmişti. Git git bitmemişti. Şu an o yol bir türlü gelmiyordu ama saate baktığımda finişe de 10 km. civarı bir mesafe kalmıştı. Son bölümü değiştirmişler diye düşündüm. Bu sene olmaması iyi oldu hakikaten. Şu an koştuğumuz yol topraktı, yanımızda da su kanalı uzanıyordu.

Aralarda yine hem 55k hem de 30k koşucularıyla denk geldim. Şu an yarış öncesi planıma göre finişte olmam gerekiyordu. Çünkü 7 saati çoktan devirmiştim. Bizimkilere mesaj attım. 6 km yolum kaldığını 45 dk. sonra finişe geleceğimi yazdım. Toprak yol bittikten sonra tekrar bir köye geldik ve 51 km. deki son CP'ye İznik'e girdim. Yarış öncesi burada durmayı düşünmüyordum ama ne zaman düşürdüğümü hatırlamadığım bir bölümde son hurmalarımı düşürmüş olduğum için son bir enerji takviyesi için CP'de birşeyler atıştırmaya karar verdim. CP'de dolma veriliyordu. Finişe 5.5 km vardı. Artık finişe az kalmasının motivasyonundan mı, yoksa burada yediklerimin verdiği enerjiden mi bilmiyorum bacaklarıma bir güç geldi ve 6.10 pacelerde tekrar koşmaya başladım. Burada yine 1-2 kişiyi geçtim. Saat artık 18.30'u geçtiği için hava hafiften kararmaya yüz tutmuştu. Yol üstünde bir yapı gördüm ve önünde yatan bir köpek farkettim yine. Arkama baktım gelen yoktu, bu sefer bu kısmı tek geçmem gerekecekti. Yanından geçerken şükür ki köpeğin bağlı olduğunu farkettim. O da, ben geçerken pek ilgilenmedi zaten benimle. Km. ler azalıyordu ama son 800 m. de görmem gereken Lefke Kapısı bir türlü ortada yoktu. Herhalde bir anda sağa ya da sola döneceğim ve karşıma çıkacak ama hala yol işaretleri ileriye doğru devam ediyor. 1-2 dk sonra araba sesleri duymaya başladım ve koştuğum yol bitti. Araba yoluna çıktım. Sola dönünce organizasyon görevlilerini gördüm. İleride Lefke Kapısı'ndan içeri girmem gerektiğini ve sonrasının finiş olduğunu söylediler. Tarihi kalenin içinde geçip, merdivenleri çıktım. Oradaki fotoğrafçıya son bir poz verip, finişe doğru kalan 600 m. yi koştum. Finişte bizimkiler beni bekliyordu. Finişten geçtiğimde saat 19.00'a geliyordu. Yaklaşık 8.5 saattir koşuyorum. Madalyamı aldım. Bitiren yarışmacılar için kurulan çadırda verilen çorbadan içtim. Şu an için tek istediğim üzerimdekilerden kurtulmak, biraz da uyku sanırım. O kadar yorgundum ki, ayakkabılarımı bile babam çıkardı. Neyse ki Köfteci Yusuf'ta yediğimiz yemek biraz kendime gelmemi sağladı.

Serhat'la yarış sonrası çok gururluyuz 😆
Bir sene önce ultra maraton işlerine girmeden önce bu mesafeler benim için bir hayaldi. Şu an sağlıklı bir şekilde gerçek anlamda ilk ultra maratonumu bitirmenin mutluluğu içindeyim. Herkese bu tarifsiz deneyimi yaşamayı tavsiye ediyorum.

Geçen yıla kıyasla daha uzun ve yıpratıcı bir parkurda koşmama rağmen daha diri ve mental açıdan daha güçlü koştum. Geçen yıl çoğu kereler yarışı bırakmayı düşünmüştüm. Ama bu kez bacaklarım yine yorulsa da kafa olarak çok motiveydim ve böyle birşey hiç aklımdan geçmedi. Parkurun yarısına kadar hep geçtiğim mesafelere odaklandım. Yarıyı devirince kafamda hep kalan yolun hesabını yaptım. 

Ramazan'dan sonra yavaş yavaş tekrar antremanlara başlayıp, önce Uludağ'da 30k, sonra Likya Yolu'nda 37k ve son olarak da Kapadokya'da 63k koşacağım. Umarım tümünü sağlıkla bitirmek nasip olur. 

NOT: Yarışın strava kaydı aşağıdaki linkte. Merak eden şöyle buyursun 😀

https://www.strava.com/activities/2305227341/overview


Bundan sonrası hep iniş Esra :) ama gerçekten inişti

Serhat beni takipte

Gözlerimdeki ifade nedir?
Bisiklet sporunu bıraksam da, içimdeki bisikletçi ruhu ölmeyecek, Castelli şapkam olmadan ultra koşmam arkadaş!

Fotoğrafçı abi bana "çekicem koş istersen" dedi, "koşamıyorum ağabey, böyle çek" dedim. km 47-48 olması lazım

Arkamdaki hanımefendi (Pelin hanım) birazdan beni geçip, genel klasman 3.lüğüne gidecek

Enfes İznik doğası

Yorumlar