Uludağ 3Ok Yarış Raporu

Pandemi nedeniyle uzun bir ara verdiğim yarış heyecanlarına İstanbul Ultra ile dönecekken, hem tam kapanma nedeniyle yeterli antreman yapamadığım için, hem de ayağımdaki ödem ve çatlak nedeniyle iki hafta koşamadığım için Uludağ Ultra ile dönme fırsatım oldu. Uludağ'ın doğasına 2019 yılında koştuğumda hayran kalmıştım. İlk kez kış dışında bir mevsimde Uludağ'a gitmiştim ve en az kışı kadar yazı da çok güzeldi. Ekipteki herkese de tavsiye etmiştim. 20 kişi civarı bir katılımla Uludağ'da hazır bulunduk. 7'den 77'ye yaş gruplarında 6k'dan 66k'ya kadar her parkurda katılım sağladık.


İstanbul'a yakın yarışlara günü birlik gitme huyum yine tuttu ve gece 02:30 gibi Mehmet abiyle birlikte Yasemin ve Metin abi'yle Pendik Köprüsü'nde buluştuk. Uykusuzluk ve yorgunluk nedeniyle bundan sonraki yarışlara mutlaka konaklamalı gitme kararı aldım.

Uludağ'a saat 05.00 gibi vardığımızda hava yeni aydınlanıyordu. Uzaklardan hafif bir sis bulutu etkinlik alanına doğru yaklaşırken kitlerimizi almaya gittik. Yarış kiti 2019 yılında olduğu gibi yine dolu doluydu. Göğüs numarasının bulunduğu kağıdı köşelerinden yine delmişlerdi 😀 Küçük ama nefis bir detay... Filtre kahve, jeller, buff ve bandanaları saymıyorum.

Bizim start saat 07.00'ydi. Yarış öncesi planım sadece yarışı bitirmekti. Yaklaşık 3 hafta önce yarış parkuru değişmiş ve toplam tırmanış 1000 m'den 1500 m'ye çıkmıştı. Bu değişiklik başımıza geleceklerin habercisi gibiydi.  Yarış içinde 16k parkuruna geçmediğim için çok pişmanlık duydum. 

Pandemi startları artık maskeli

Yarış öncesi arkadaşlarıma rotaları saate yükleme konusunda yardım etmiştim ama kendi saatime parkuru yüklemediğimi starta 1 dk. kala fark ettim. Start için geri sayım başladığında telefon ile saati eşleştirdim ve parkuru yükleyebildim.  Yarış içinde önümde arkamda sürekli başka sporcular ile koştuğum için rotayı kaybetmedim. İşaretlemeler de çok iyiydi. Parkur 2019'a göre değişmiş olsa bile bazı kısımları aynıydı ve buraları koşarken 2019'u hatırladım. 

Startla birlikte 2019'dan farklı olarak sağa döndük ve 500-600 m. kadar yokuş aşağı koştuk. Özcan Köse'yle birlikte koşmak için konuşmuştuk. Asfalt yoldan inerken henüz 1 km. dolmadan tırmanışa geçtik ve yürümeye başladık. Yürürken bol bol etrafı izleme fırsatı da buluyorduk. 2.km'de inşallah daha niceleri düzenlenirse bir "Uludağ Ultra Klasiği" olarak anılacak olan Bursa Filarmoni Derneği müzisyenlerinin güzel melodileri eşliğinde yokuşu çıkmaya devam ettik. 

4.km ile birlikte 1.5 km.lik teknik bir inişe girdik. Yol hem single track idi hem de çok teknikti. Bu yüzden 7-8 pace civarı inebiliyorduk. İniş sonrası düz bir alana geldik ve yer yer kayalık, yer yer toprak bir zeminde Kirazlıyayla'daki 1.CP'ye kadar ulaştık. Yarış başlayalı 1 saati biraz geçmişti. Her şey normal gidiyordu. İlk CP'de su ikmali yaptık. Burada Nimet de arkadan yetişti ve Uludağ'a çıkan araba yolunu dik geçerek Milli Park içine girdik ve inmeye devam ettik. 

Arazinin taşlı yapısı nedeniyle ayakkabıma giren taşları çıkartmak için 2-3 dk durdum ve bu arada Özcan Köse ile ayrıldık. Tekrar finişte görebildim onu. Bu yarışta tozluk kullanmayı düşünmemiştim ama gerekliymiş. Sol ayak başparmağımın altına giren minik taşlar nedeniyle ayağım çok rahatsız oldu. Hatta 2.CP'de tekrar çorabımı çıkartmam gerekti.







1.CP Kirazlıyayla çıkışı

2.CP, yarışın web sitesine göre 18.km'de gözüküyordu ve CP'ye kadar yokuş aşağı gidecektik. Ancak 2.CP Zeyniler köyü içinde 16.km'de çıktı karşımıza. 2.CP'ye gelmeden önce 500 m. yukarıda patikanın bittiği yolda yamaç paraşütü yapılan bir alan vardı. Harika bir manzara vardı burada. Aşağıda Zeyniler, ileride sisli dağlar ve yemyeşil bir doğa ayaklarımızın altındaydı. Durup bir iki poz fotoğraf çektirdim.

2.CP'ye girmeden önce Özcan Köse aradı, biraz önümdeymiş. O CP'den çıkıp devam etti, ileride yetişebileceğimi düşünüyordum ama CP'den çıkışla birlikte 66k - 30k ayrımına geldik ve buradan sonra minik minik tırmanmaya başladık. Buraya kadar toplamda 400 m. tırmanmıştık ve daha önümüzde 1.100 m. tırmanış vardı. 11 km.'de 1.100 m. tırmanış!!!



Bir anda yol dikleşmeye başladı ve ağaçlar sıklaşmaya başladı. Bu hem bulunduğumuz ortama güneş ışınlarının girişini azaltıyordu, hem de Yüzüklerin Efendisivari mitik bir karanlık orman havası veriyordu. Bir de üzerine her km. de daha da dikleşen patika gelince ızdırabımız başlamış oldu. Artık bırakın km'yi, saate baktığımda metreler bile ilerlemiyordu. Adeta her adımda 1 m. elevasyon kazanıyorduk. Kendime motivasyon olması açısından saatin mesafe datası değişmediği için elevasyon datasını ana ekrana aldım. En azından yükselen elevasyonla beynim ayaklarımın ilerlediğini hissedebiliyordu. Burada ilk 1 km. yi 25 pace ile geçtim. Şaka gibi sanki PTL'de koşuyoruz. Bir km'de yaklaşık olarak 230 m. tırmanmışız. Önümde arkamda başka sporcular da benim gibi ağır ağır ilerliyorlardı. Bende baton yoktu ama baton olanların da benden pek bir farkı yoktu. Benim gibi batonsuz bazı sporcuların yerden buldukları ağaç dallarını baton olarak kullandıklarını gördüm. Bu yokuş bana biraz Likya'nın Musa Dağı'nı, biraz Kapadokya'nın Akdağ'ını hatırlattı. Ama diğer ikisinden daha zordu. Parkur genel olarak Likya, Kapadokya, Taşdelen, hatta hatta Geyik parkurlarının birleşimi gibi zaten...

Bu tırmanışa gelmeden önce kafamdaki hesaba göre 12 km.yi 2 saatte geçebilirsem ki bu gayet erişilebilir bir hedefti 4,5 saat civarı bir zamanda finişe varabilecektim. Ama bu düşünce hoş bir temenni olarak kaldı. Yokuşun 2.km. sini de 25 pace ile geçince, çevremdeki sporcularla cut-offa kalır mıyız, kalmaz mıyız diye konuşmaya başladık. 20.km'de bir kadın sporcu fenalaşmış ve battaniyesine sarılıp yere yatmıştı. Etrafında iki arkadaşı daha vardı. Organizasyonu aradıklarını ve bilgi verdiklerini söylediler. Oraya ancak yaya olarak birileri gelebilirdi. Araçla ulaşılması imkansız bir yerde kalmışlardı. Nasıl destek alacaklardı bilemedim. 3.CP'ye gittiğimde yetkililere sorduğumda sporcuya ulaştıklarını ve sağ salim aldıklarını söylediler. 


Tırmanışın 3.km.sine doğru gök gürültüsü eşliğinde hafif hafif yağmur yağmaya başladı ancak ağaçların sıklığı sayesinde çok fazla ıslanmadık. Hipotermi olmamak için durmamamız gerekiyordu ancak yürümeye de pek gücümüz kalmamıştı. Sık sık yolda gördüğüm büyük kayalara oturup 1-2 dk nefeslendiğimi hatırlıyorum. Tırmanışın 3. km.sini bu sık molalarım sebebiyle 31 pace ile geçtim. Kabaca saatte 2 km. hız ile ilerliyorum. Bu arada suyum da azalmıştı ki ileride bir çeşme karşımıza çıktı. Burada sularımızı doldurduk. Su buz gibiydi ve tadı müthişti. Biz de böyle küçük şeylerle mutlu olmaya çalışıyoruz işte. Su nefis, yağmurda ıslanmıyoruz falan filan... Tırmandığımız yol sisle birlikte tam fotoğraf çekilmelik bir hale gelmişti ancak cebimden telefonu çıkartıp fotoğraf çekmeye bile üşeniyordum. Yokuşun 2 ile 3. km arasında yer altından gelen vantilatör soğuk hava vererek hoş bir esinti veriyordu. Organizasyon klasik müzik dışında serinlik için bunu da düşünmüştü 😁 Gerçekten hiç bir masraftan kaçınmamışlar 😄 (Yeraltından gelen serin havanın muhtemelen çok yüksek hızda akan buz gibi suyun yukarı verdiği serinlik olduğunu sanıyorum).


Rota bilgilerine göre hem tırmanış 26,8 km.'de bitecekti hem de bu noktada son CP olacaktı. Biz henüz 23.km'deydik ve bu şartlar altında kesin cut-offa kalıyorduk. İlk kez cut-off stresi yaşıyordum. Tırmanışın 4.km sinde yol nispeten biraz daha insani eğimlere düştü ve koşamasak bile daha hızlı yürümeye başladık. Bu km'yi 9 pace civarı geçmişiz. Tırmanışın bitmesiyle birlikte yol düzelse de ben ve etrafımdaki diğer sporcular halen koşamıyorduk. Yokuş o kadar yormuştu ki normalde koşmamız gereken inişli bazı yerlerde bile yürüyorduk. Tırmanışın başından beri benimle gelen Karşıyaka formalı Özgür isimli bir arkadaşla birlikte ilerliyorduk. Yol biraz düzelince, sohbete de başladık. 40 yaşımda olduğuma şaşırdı 😅


Nihayet birden bire karşımıza çölde vaha çıkmış gibi 3.CP çıktı. CP'yi görünce CP'nin girişindeki fotoğrafçılara poz vermek için yalandan koşmaya başladık. Ancak CP yine 2 km öne kurulmuştu. 26,8.km de olduğunu sandığım CP'ye zamanında ulaşamayacağımı düşündüğüm için zaman zaman yarışı bırakmayı da düşünmüştüm ama bulunduğum yere organizasyondan görevliler ne zaman, nasıl gelebileceklerdi, gelseler de beni nasıl götüreceklerdi. Kafamda bu sorularla boğuşurken mental bir de savaş verdim. Ultra maratonun yarısından fazlası belki de mental güçteymiş. Yaşadıkça öğreniyoruz. Kaldı ki bu koştuğum parkur Ultra maraton bile değil. Bu yarışın mental olarak bana bu anlamda olumlu katkıları olduğunu düşünüyorum. En kötü yarış bile eşsiz bir tecrübe.

3.CP'de çok fazla vakit kaybetmeden biraz güç toplayarak Özgür'le son 5 km için yolumuza devam ettik. Bu arada muhabbeti iyice koyulaştırdık. UTMB'ye nasıl girilir, nasıl puan toplanır, onları anlatıyorum. Düşünün yani o derece koşmuyoruz artık Özgür'le. Yarış öncesi planım Özcan'la finişe girmekti, kaderde Özgür'le koşmak varmış😉 İsimden yırttık artık...

Finiş

Son 5 km.lik parkurun kayalıklarla dolu kısımlarını da aşıp asfalt yola çıktık. Anca rakım hala yükseliyordu. Uzaktan otelleri gördük ve finiş alanından sesleri de duymaya başlayınca rahatladık ve tekrar koşmaya başladık. Finişe girdiğimde bembeyaz yüzle ve tamamen bitmiş bir halde, aldığım madalyanın 6k madalyası bile olduğunu kontrol etmeden kendimi çimlere attım. Daha sonra aldığım duş kendime getirse de aşırı yorgundum. 

Etkinlik alanını gezmeye bile fırsat bulamadan hemen toparlanıp Bursa'ya indik. İskender yiyip, biraz alışveriş yapıp yola çıktık. Üstüne 2,5 saat de araç kullanmak kremanın üstündeki çilek gibi oldu. Mehmet abi'nin yaş grubu 4.cülüğü, Metin abi'nin yaş grubu 2.ciliği ve Seda'nın yaş grubu 2.ciliği güzel bir anı olarak kaldı. Diğer tüm ZirvedekileR ekibi de sağ salim bitirdiler yarışı.

Organizasyon genel anlamda çok iyiydi. 30k parkuru kolaylaşırsa seneye tekrar katılmayı düşünüyorum. Ya da parkur değiştirmek yerine kendim daha iyi antremanla gelebilirim. Bence üzerine düşülürse Türkiye'deki en iyi 1-2 organizasyondan biri olabilecek düzeyde bir yarış. Hem İstanbul'a yakın hem de doğasının güzelliği nedeniyle ilgi çekici. Yurtdışında da reklamı güzel yapılırsa yabancı katılım sayısı bile artabilir. Yarışla ilgili eleştirebileceğim 1-2 nokta 2.ve 3.CP'lerin belirlenenden farklı noktalara kurulmasıydı. 16k parkurunda az fotoğrafçının olması da belki eleştirilebilir. Bunun dışında kürsü organizasyonu da Cumartesi günü yapılabilirdi. Kürsü yapan bazı arkadaşlarımız ertesi gün kürsüye kalamadılar. 

Umarım seneye tekrar katılma imkanı bulabilirim. Organizasyonda emeği geçen herkese, Engin Bey'e ve yanlış aldığım 6k madalyası yerine ertesi gün 30k madalyasını kargolayan Mehmet Bey'e çok teşekkürler...











Metin abi
















Yorumlar